risto’nun bir cümlesi var, alışkanlıklar ile ilgili çokça kullanıldı. Şöyle diyor: “Biz sürekli olarak tekrarladıklarımızız, o yüzden başarı/mükemmellik bir bir davranış değil, alışkanlıktır.” Hayatta ne kadar çok iyi alışkanlıklarımız varsa o kadar başarılı olduğumuza inanıyorum, o yüzden hep yeni alışkanlıklar keşfedip onları geliştirmeye ve kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum. İşte geçmiş yıllarda alışkanlık haline getirdiğim ve çok şey kazandığım, 2015 için size de tavsiye ettiğim 5 alışkanlığım:

Belki tanıyorsunuzdur, bu dünyadan Jim Rohn adlı bir adam geçti. Bakış açısıyla, cümleleriyle, anlattıklarıyla ‘milyonda bir’ denilecek biriydi. Her cümlesinde vizyonunuzu mutlaka genişletecek bir kelamı vardı. Sırf onu ve söylediklerini anlatmak için ayrı bir yazı planlıyorum, o yüzden burada detaya girmeyeceğim. Ancak birinci maddede ondan bir alıntı yaparak başladım. Kendisinin en çok sevdiğim cümlelerinden biri budur, “never begin the day until it finished on the paper” / “hiç bir zaman kağıt üzerinde günü bitirmeden güne başlamayın”. Düşünüldüğünde ne kadar önemli, ne kadar büyük bir alışkanlık aslında. Tam anlamıyla ‘hayat değiştiren’ bir tavsiye. Her sabah gününüzü kafanızda planlamanız, kağıt üzerinde gününüzün taslağını çıkarmanız başarılı bir gün için çok ama çok önemli. Bu alışkanlığı mutlaka edinin!

Amerikan tarzı kişisel gelişim zırvalarını pek sevmem, aynı başlıklı bu kitap da aynı kategoriye giriyor bence, tek farkı, içinde nadir de olsa güzel bir kaç mesaj var. Evet, Keith Ferrazzi’nin Amerika dahil bir çok ülkede best-seller olan aynı isimli kitabından bahsediyorum.Gerçekten size bahşedilen ve networking yapmanız için bence çok değerli olan bir hayat arası var, yemek. Bu yemek arasını ne kadar iyi kullanırsanız o kadar yararlı. Ben şahsen eski arkadaşlarımla görüşme amaçlı kullanıyorum ve her öğlen mutlaka farklı insanlarla yemek yemeye çalışıyorum. Bu onlardan kopmamamı sağlıyor, öğle aramı boşa harcamaktansa ilişkilerimi güçlendiriyorum. Tavsiye ederim.

Pek çok kişi paranın kişiye verdiği özgüvenden, cesaretten yoksun olarak yaşıyor. İyi kazanmalarına rağmen çoğu kimsenin bir ‘para biriktirme stratejisi’ yok. Günübirlik yaşamayı, kazandıklarını harcamayı ve bir sonraki ay sıfırdan başlamayı seçiyorlar. Ne kadar çok şey kaybediyorlar, bir haberleri olsa. Bunun paraya değer vermekle alakası yok, tam tersi, paranın size değer kazandırması bahsettiğim. Yanlış anlaşılmak istemem, ancak köşede acil ve sıkıntılı durumlar için bir miktar parası olan bir kişi çok daha kolay risk alır, beklenmedik krizleri çok daha iyi yönetir ve daha özgüvenli adım atar, benden söylemesi. Jim Rohn ise bu konuda şöyle diyor: “Zengin insanlar ile ekonomik açıdan sıkıntı çeken insanlar arasındaki fark şu: Zenginler önce birikimini yapıp, sonra kalanla yaşıyorlar; fakirler ise önce yaşayıp, kalanı biriktiriyorlar.”

Ev yaşamımda eşimi ve kendimi en çok takdir ettiğim kısım bu kısım. Evimizde kesinlikle televizyona yer yok. Günümüzün beyin yıkayan hiç bir TV programı evimizin içine giremiyor. Sadece istediğimiz, bilinçli olarak seçtiğimiz filmleri, belgeselleri ve dizileri izliyoruz.Ulusal kanalların hiç biri kayıtlı bile değil. Böylece kimsenin algımızı şekillendirmesine izin vermiyoruz, beyin eriten hiç bir TV programını izlemiyoruz, akşamımızı çok daha verimli ve katma değerli işlere ayırıyoruz. Size en önemli tavsiyelerimden biri, o aptal kutusunu acilen kapatın veya onu daha bilinçli yönetin. Kazanacağınız zamana ve değere inanamayacaksınız.

Siz fark etmeseniz bile zehirleniyorsunuz. O pesimistlik bir şekilde bilinçaltınıza sızıyor ve oraya yerleşiyor. Gözlükleriniz kirleniyor, dünyaya daha umutsuz bakmaya başlıyorsunuz.Halbuki en mutsuz en sıkıntılı durumlarda bile mutlaka sevinecek bir şey, sarılacak birileri bulabilirsiniz. İnsanların sizin enerjinizi emmesine izin vermeyin, bırakın onlar boğulsun, siz kurtarmaya çalışın ancak kurtarayım derken siz de boğulmayın. Olmuyorsa, uzaklaşın. Böylesi inanın daha iyi.