İtlerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır..! Köyün itleri, küs olsalar da, kurdu görünce birleşirlermiş !
   Bir kurt düşünün şimdi; eski günlerinde asaletiyle, adaletiyle örnek, tilkinin kuyruğunu kıstırıp kaçtığı, kurdun avladıklarının sakatatlarını anca yiyebilen bir tilki... Hayat güzel tilkicik için, kurdun asaletinin gölgesinde karnını doyururken, gel zaman git zaman kurdun yediklerinden arda kalan sakatatlar az gelmeye başlamış kurnaza ama asla kurdun cesaret ve asaletinin karşısına mertçe çıkmayı da gözüne yedirememiş.
   Demiş ki bir gün, yaa bir kaç aptal çakal var etrafımda şunları bir toparlayayım azıcık da karınlarını doyurayım sonrada kurdun üstüne salayım, öyle ya kurnazzzz!!! Maşa varken dokunur mu eliyle ateşe, çakalları toplamış, kurt asil demiş, cüretkar, dürüst ama avını tek başına yiyor bize de avın geri kalan sakatatları kalıyor. Gelin el birlik bu kurt un asaletine zarar verelim, kendine güveni kalmasın, avlanamasın bu ormanda, çeksin gitsin, bizde böylece ormandaki tavşanları kendimiz yakalar kendimiz yeriz afiyetle ..
   Karar verdikleri gibi kurdun geçtiği yerlere hain kapanlar kurmaya başlamışlar, bir gün ayağını sakatlamışlar kalleşçe, bir gün kuyruğunu tutturmuşlar kapana .. Kurtta yaralanır ama duymazdan gelirmiş .. Bu duymazdan gelmezliği tilkiye ve yalaka çakallara cesaret vermiş başlamışlar daha fazla saldırmaya korktuğunu sanıyorlar ya kurdun ..Ama kurdunda canına tak etmiş artık .. Yine kapan kurdukları bir gün kurt, kendine saldıracak tilki ve çakalları pusu kurarken görmüş ve kapanların üstlerine basa basa varmış enselerine her birini talan etmiş, önce tilkiyi sonrada çakallarını hacamat etmiş ve şu cümleyi kurmuş tepelerine basıp...
   “Kendini uyanık zanneden tilki, sen anca kümesten tavuk çalarsın ne işin var senin ormanda tavşan yakalamakla o mertlerin işi namerdin değil ... ve siz çakallar siz anca leş yersiniz ne uydunuz bu kurnazın aklına.. de varın gidin çöplüğe kargalardan zıkkımlanın..”
   “Siz benim ayağım topal, kuyruğum kopuk diye asaletimi yitireceğimi mi zannettiniz.”













Aklınızda bir Amerika seyahati varsaplanlarınızı Şubat ayında Kaliforniya’da (California) olacak şekilde yapın. Çünki fotoğraflarda gördüğünüz muhteşem manzara, sadece Şubat ayında bu ilginç görüntülere sahne oluyor.
Amerika’nın Kaliforniya eyaletinin orta ve doğusundaki Tuolumne, Mariposa ve Maderailçelerinde bulunan Yosemite Ulusal Parkı (Yosemite National Park) karayolu ile San Francisco’dan yaklaşık 3-4 saat, Los Angeles’tan 6 saat uzaklıkta. Sierra Nevada sıradağlarının batı yamaçlarında bulunanYosemite Milli Parkı 3.081 km² yüzölçümüne, yani yaklaşık olarak Zonguldak ilimizin büyüklüğene sahiptir. (Zonguldak ili yüzölçümü : 3.310 km²)
Her yıl 3.5 milyon kişinin ziyaret ettiği Yosemite Ulusal Parkı kaya tırmanışları ve çeşitli doğa aktivitelerinin yapıldığı, dev Sekoya ağaçlarınınve berrak akarsuların bulunduğu, muhteşem gündoğumları ve heybetli granit kayalarınyarattığı manzarası ile eşsiz bir yer. Parkta yetişen dev Sekoyalar (giant sequoia) dünyanın en büyük (hacim açısından, en uzun olanlar coast redwoodlardır) ve en uzun yaşayan ağaçları olarak bilinmektedir. Ayrıca parkın yaklaşık %95′inde de vahşi yaşamvardır.
1984′ten beri UNESCO Dünya Mirasları’na dahil olan park’ın tüm bu güzelliklerine rağmen en ilgi çekici yeri ise Dünya’nın beşinci, Kuzey Amerika’nın en yüksek şelalesi olan, 739 metre yüksekliğe sahip Yosemite Horsetail Falls şelalesidir. Horsetail Falls şelalesi Türkiye’de ateş şelalesi, lav şelalesi veya at kuyruğu şelalesi isimleri ile de bilinmektedir.
Bu doğa harikasını görmek şans ister
Yaklaşık 245 katlı bir binanın yükseklinde olan Horsetail şelalesi sadece senede bir kez, Güneşin yarattığı ışık oyunu ile parlak turuncu bir renk alıyor. Şubat ayının sonlarına doğru Güneşin aldığı pozisyon Horsetail şelalesinin sularıyla birleştiğinde ortaya çıkan manzara lav akıtan bir volkan gibi görüntü yaratıyor.


Görmenin gerçekten şans gerektirdiği bu doğa harikası manzara güneşin yavaş yavaş battığı akşamüstü saatlerinde başlıyor. 2 haftalık bir süre boyunca devam eden doğa harikası bu olay fotoğrafçılar içinde vazgeçilmez bir çekim alanı yaratıyor ve turistlerle beraber pek çok fotoğrafçıyı da bölgeye çekiyor.
Ancak bu doğa harikasını görüntülemek o kadar da kolay değil. Sadece kısa bir süreliğine oluşan bu etkinin kesin bir zamanı veya süresi bulunmadığı için yakalayanlarkendilerini şanslı sayıyor.


























Brezilya’da insanlıktan habersiz yaşayan bu kabile bu güne kadar bizden birini daha önce hiç görmedi. Bizden birinin sesini hiç duymadı. Oysa ki onlar da bizim gibi nefes alıyor, düşünüyor ve yaşıyorlar. Ama arabaları, uçakları, telefonları, internetleri yok. Üstelik bu kabile tek de değil, Dünya çapında bu şekilde insanlıktan habersiz yaşayan yaklaşık 500 farklı kabilenin olduğu ve modern dünyanın bu kabileler ile henüz hiç irtibata geçmediği düşünülüyor.
İngiltere’de bulunan Survival International adlı sivil toplum kuruluşuna bağlı bir ekip,Brezilya’nın Peru sınırında bulunan Acre eyaletinde bu sıradışı görüntülere tanıklık etti. Daha önce kendi kabileleri dışında hiç kimseyle iletişim kurmamış ve modern insanla hiç karşılaşmamış yerlileri araştıran ekipGoogle Earth verilerini kullanarak bu kabilelerin yaşadıkları alanı, birey sayısını, sağlık durumlarını tespit etmeye çalışıyor.
Fotoğrafta görülen kabile, sayıları 40 kişiyi geçmeyen oldukça ufak bir kabile !Araştırmacılar, uzaktan görüntüleme tekniklerini kullanarak bu insanların göç patikalarını, hareketlerini, davranış ve yaşamlarını da gözlemliyorlar. Araştırmacıların başlıca amaçları ise, bu gibikabilelerin modern dünyadan izole olmalarınısağlamak. Bu yüzden ekip kabilelerin yerlerinitam olarak tespit ederek, yağmur ormanlarındaki kaçak ağaç kesimi ve yasadışı madencilik yapan kötü niyetli insanların kabileleri rahatsız etmesini önlemeye de yardımcı oluyor.
Yetkililer, bölgede çok sayıda benzer kabile bulunduğunu ancak bu grupların bölgede faaliyet gösteren kereste kaçakçıları tarafından yerlerinden edildiğini, çoğu zaman da öldürüldüğünü ifade ediyorlar.
Bu konuda Brezilya ve Peru hükümetleri de,Amazon ormanlarında doğal dengenin bozulmaması ve yerli kabilelerin korunmasıiçin uzun zamandır mücadele ediyor. Uzmanlar, bölgede varlığı henüz tespit edilmeyen yüzlerce benzer kabilebulunduğunu da düşünüyorlar.


























Köpekbalıkları ömürleri boyunca yüzmek zorundadırlar, çünkü dururlarsa batarlar..



Sivas KangalıKangalTürkiye kökenli bir çoban ve bekçi köpeği ırkı. Adını Sivas'ın Kangal ilçesinden alır. Henüz FCIAKC ve TKC gibi dünyadaki büyük köpek kulüpleri ve federasyonları tarafından tanınmamaktadır ancak Türkiye'deki otoritelerce dünyada safkan bir köpek ırkı olarak tanınması için çalışmalar yapılmaktadır.