Mevsim, Dünya'nın eksen eğikliğinin etkisiyle beraber, Güneş çevresindeki yıllık hareketi sonucu Dünya üzerinde yaşanan birbirinden farklı, ortalama hava durumu koşullarına verilen isimdir. Eylüle kadar kuzey yarım küre, güneye göre güneşe daha dönüktür ve daha çok güneş tarafından ısıtılır. Bu durum 23 Eylül- 21 Mart arasında tersine döner. Böylece kuzey yarım küresindeki mevsimlere 21 Marttan başlayarak aşağıdaki gibi isim verilmiştir: İlkbahar, 21 Mart-22 Haziran; yaz, 22 Haziran-23 Eylül; sonbahar, 23 Eylül-22 Aralık; kış, 22 Aralık-21 Mart. Güney yarım küresinde mevsimlerin sırası tersine olup, ilkbahar 23 Eylül de başlar.
Mevsimler Dünya'nın kendi dönüşünün, güneşin etrafında döndüğü yörünge ile aynı hizada dönmemesinden kaynaklanırlar. Böylece yeryüzünden gök'e bakıldığında güneş dünyanın heryerinde farklı bir yükseklikte gökyüzünden geçer.
"Kuzey-kışı" döneminde dünyanın Güneyküresi güneşe doğru yöneliktir, ve Kuzeyküresi daha az Güneş ışığı alır. "Güney-kışı" döneminde ise dünyanın Kuzeyküresi güneşe yöneliktir ve kuzeyde sıcak mevsimler başlar. Yani dünyanın Kuzeyküresinde Yaz başladığı zaman Güneyküresinde (örneğin Güney Afrika ya da Avustralya'da) kış başlar.


 
     Kar tanesinin oluşumu yavaş fakat sürekli bir kristalleşme evresi gerektirir, bu arada türbülans da az olmalıdır. Eğer rüzgâr bulutları yüksek bir tepeye veya sıcak bir hava kütlesi soğuk bir hava kütlesi üzerinde kayma yaparsa, kar yağışı sıradan bir yağmur kadar uzun sürebilir. Oysa dolunun oluşum mekanizması kardan oldukça farklıdır.



   Dolular, son derece kararsız yapıdaki dikine gelişmiş kümülonimbüs bulutlarının içinde oluşurlar, bu bulutların içinde çok şiddetli bir sirkülasyon vardır. Doluların tabakalı bir yapıları vardır. Bu tabakalar, dolu tanesinin bulutun içinde bir aşağı bir yukarı hareket ederken birçok erime ve donma evresi geçirmiş olmasından kaynaklanır. Zamanla bulut öyle gelişir ve yerde öyle büyük bir gölge yaratır ki , bu durum onun havada tutulması için gereken yerden gelen ısı kaynağını keser. Dolu taneleri de işte bu anda çok sınırlı bir alanın üzerine bir anda düşerler. Aslında dolu tanelerinin de kar gibi kümelendiği olur ama doluların geliştiği kümülonimbüs bulutları genellikle güneşli günlerde oluşturdukları için ve aynı bulut aynı zamanda sıcak yağmur damlalarının düşmesine yol açabildiği için bu dolu kümeleri çok kısa zaman içinde erirler.

  Şiddetli dolu fırtınaları ( özellikle yaz aylarında Kuzey Amerika'da görülen ve çok büyük hasarlara neden olanlar), yerde kalın dolu kümeleri birikmesine neden olabilirler. Nebraska'da böyle bir dolu fırtınasında, yaklaşık 5 mm çapındaki dolu taneleri 20 dakikalık bir yağış sonrasında yerde 10 cm'lik bir dolu yığını meydana gelmiştir.


 Ay sadece gece görülebilir diye bir şey yok. Gündüzleri de periyoduna bağlı olarak ay da tepemizde, bütün yıldızlarda . Ama güneşin atmosferimizde yansıyan ışınları onları görmemize mani oluyor. Atmosferimiz olmasaydı, gökyüzü gündüzleri de karanlık olacak, güneşle birlikte yıldızları da görebilecektik.


  Ay dünyamıza çok yakın olduğundan, gökyüzünde görüntü olarak yıldızlardan çok büyük görünür. Eğer konumuna göre güneşten iyi ışık alabilirse, gündüzleri de gökyüzünde rahatlıkla görünebilir. Ayın yüzeyi bir asfalt yol yüzeyi gibi yansıtıcıdır. Koyu renktedir. ama tam siyahta değildir. Biz gökyüzünde aya baktığımızda sadece onun güneşten yansıttığı ışığı görüyoruz. Güneş kadar ışık saçmıyor ama yine de gökyüzündeki en parlak yıldızlardan bin kat daha fazla ışık yansıtabiliyor.

  Gündüz havanın aydınlığı yıldızların parıltısını yok eder. Aslında parlak yıldızların olduğu bölgede gökyüzünün parlaklığı da biraz farklıdır ama bu farkı pek algılayamayız. Ama ayın olduğu bölgede ışık yeterli ise geceki gibi çok parlak olmasa da onu görebiliriz. Hatta hava şartlarının olumlu olduğu durumlarda hava aydınlıkken Venüs gezegenini bile görebiliriz.


  Güneşi büyük bir ampül, ayı da büyük bir ayna olarak düşünebiliriz. Bazı durumlarda ampülün ışığını doğrudan görmesek bile, aynanın yansıttığı ışığını görebiliriz. Bu , geceleri olan durumdur. Güneşi göremeyiz ; çünkü dünyamız ondan gelen ışığı bloke etmiştir. Ayı, yani aynadan yansıyan ışığını görebiliriz. Ampülü de, aynayı da birlikte gördüğümüz durum ise aynı gündüz görünme durumudur.

 Genellikle ' ayın karanlık yüzü' diye kullanılan deyiş şekli yanlıştır. Doğrusunun ' ayın arka yüzü ' olması gerekir. Ayın dünyamız etrafındaki dönüş süresi ile kendi etrafındaki dönüş süresi hemen hemen aynı olduğundan, biz ayın hep bir yüzünü görürüz ama ay, dünya ile güneş arasındayken bize bakan yüzü karanlık, güneşe bakan arka yüzü aydınlıktır. 


 

Serap atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan bir optik yanılmadır; uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi, cisimle birlikte ters görüntünün oluşumudur. Çöl ya da sıcak asfalt gibi çok sıcak yüzeylere yaklaşan hava çok ısınır. Güneş ışınları da daha soğuk havadan çok sıcak havaya geçerken yansır. Bundan dolayı su yansıması gibi bir görüntü oluşur.

  Suya belli bir yan açıdan bakınca, neden ayna gibi yansıma görürüz? Çünkü su farklı bir ortam olduğu için ışık oraya o açıdan giremez. Yansır ve ilerideki diğer cisimleri görürüz, ağaç,bulut gibi. Aynı fiziksel olay serapta da yaşanıyor. Işık ışınları normal ilerlerlerken yere çok yaklaştıklarında çok farklı bir ortam onları karşılıyor. Yer aşırı sıcak olduğu için yere yakın bölgeler de havaya göre aşırı ısınmış oluyor ve ışık ışınları buraya giremeden yansıyor. Biz bu olayı yalnızca su birikintilerinde gördüğümüz için yerdeki görüntüyü de su sanıyoruz. Hatta hafif esintilerle bu su birikintisi görünümlü sıcak havanın üzerinde dalgalanmalar bile belirebiliyor.


   
http://herdakikayeniyenibilgiler.blogspot.com/


Tepenizde gördüğünüz orta büyüklükte, yaklaşık 1 kilometre çapındaki bir bulutun hacmi 4 milyar metreküptür ve içinde 1-5 milyon kilogram su vardır. Peki, nasıl oluyor da bu kadar su başımıza kovadan dökülür gibi dökülmüyor, bu kadar tonlarca ağırlık havada durabiliyor ? Gerçekten bulutlar gökyüzünün inanılmaz ve harika süsleridir.

  Hiçbir bulut diğeri ile şekil ve hacim olarak aynı değildir. Çünkü oluşumlarına etki eden hava akımları, sıcaklık , basınç , havadaki toz miktarı v.b. gibi o kadar çok etken vardır ki , çok değişken olan atmosferde iki yerde bütün bu şartları eşit olarak sağlamak mümkün değildir.



  Isınan yeryüzünden buharlaşan su, havadan hafif minik su buharları şeklinde doğruca gökyüzüne yükselir. Belirli bir yükseklikte basınç azaldığı, hava da soğuduğu için minik su damlacıkları haline geçerler ve bulutları oluştururlar. Başlangıçta bu damlalar o kadar küçüktür ki, çapları birkaç mikrometredir ( İnsan saçı 100 mikrometredir.) Ortalama bir yağmur damlasının oluşabilmesi için bunlardan milyonlarcasının birleşmesi gerekir.

  Bulutların bu kadar ağırlığa rağmen gökyüzünde asılı kalabilmelerinin sebebi bu damlacıkların çok küçük olmalarıdır. Her ne kadar  bir kilometre çapındaki bir bulutta en azından 1000 ton su varsa da bu hacimdeki hava 1 milyon tondur, yani bin kez daha ağırdır. Bu nedenle de bulutlar içerlerindeki yağmur  taneleri iyice oluşup, ağırlaşıp yere düşene kadar tepemizde gezinip dururlar. Aslında yağmur yağarken, yağmur damlası oluşma işlemi devam ettiğinden bulut içindeki suyu boşaltıp bir anda kaybolmaz.


 Bulutun oluşumunda başlangıçta oluşan su damlacıkları o kadar küçüktür ki; üzerlerine gelen ışıkları doğrudan yansıtırlar ve bu tip bulutlar pamuk gibi beyaz görünürler. Su damlacıkları birleşip büyüdükçe, yani kalınlaştıkça ışığı daha az yansıtırlar, bu nedenle de yağmur bulutları daha koyu, gri hatta siyaha yakın renkte görünür. Gittikçe büyüyerek ağırlaşan bu damlalar bulutun altında toplantığından, bu tip bulutların tabanları üst taraflarına nazaran daha koyu renktedirler.


İnanılmaz.. Gökkuşağı ve hortum bir arada...


- Su bu şelaleden yere inene kadar buharlaşıyor.





İki nehrin birleştiği ama karışmadığı nokta..


Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır !



-Bir gram pamuk, 23 gram su tutar.


Güneş tutulmasıAy'ın yörünge hareketi sırasında Dünya ile Güneş arasına girmesi ve dolayısıyla Ay'ın Güneş'i kısmen ya da tümüyle örtmesi sonucunda gözlemlenen doğa olayıdır. Tutulmanın olması için Ay'ın yeniay evresinde olması ve Dünya'ya göre Güneş ile kavuşum halinde olması, yani yörünge düzleminin Dünya'nın Güneş çevresindeki yörünge düzlemi ile çakışması gerekir. Bir yıl içinde Ay, Dünya çevresinde yaklaşık 12 kez dönmesine karşın, Ay'ın yörünge düzlemi ile Dünya'nın yörünge düzlemi arasında 5 derece kadar bir açı olması sonucu, Ay her defasında Güneş'in tam önünden geçmez ve dolayısıyla bu çakışma seyrek olarak oluşur. Bu yüzden, yılda iki ile beş arasında güneş tutulması gözlemlenir. Bunlardan en çok ikisi tam tutulma olabilir. Güneş tutulması Dünya üzerinde dar bir koridor izler. Bu yüzden herhangi bir bölge için güneş tutulması çok ender bir olaydır.

Güneş tutulması, tam tutulma zamanı dışında asla çıplak göz ile izlenmemelidir.