Köpekler, çevrelerine yakın yerlere, ihtiyaçları olacak yiyecekleri gömerek, besinlerini depolarlar. Bu, insanlar tarafından istifçilik veya besin depolama olarak adlandırılır. Ev hayvanları arasında sadece köpekler, kemiklerini gömmeye eğilimi olan hayvanlardır. Vahşi hayatta yaşayan kurtlar, yakaladıkları küçük avları, daha sonra kullanmak üzere gömerler.


 Evcil köpekler ise kemiklerini gömdükten sonra onunla ilgilenmez, yani daha sonra çıkarıp, kullanmaz ve unuturlar. Evde yaşayan köpekler de gıdalarını koltuk araları, halı veya elbiselerin altına vs. saklar ve koku yardımıyla tesadüfen bulmazlarsa, unuturlar. Demek oluyor ki , evcil köpekler gömme işlemini besin ihtiyaçlarını garanti altına almak için yapmamaktadırlar. Bu, tamamen vahşi hayattan kalma bir içgüdüdür.


 

İletişim kurmak için. Arılar hareketleri ve 'dansları' gibi, vızıltılarını da bilgiyi iletmek için kullanırlar. Arılarla ilgili on farklı ses tanımlanmış ve bazıları belirli faaliyetlerle ilişkilendirilmiştir.

  Bu kullanımlardan en belirgini, kovanı soğutmak için yapılan ' yelpazelemedir ' . Saniyede 250 vuruşla uzun ve durağandır, kovanın kendisi bu sesi daha da güçlendirir. Arılar ayrıca tehlikeyi haber vermek için daha yüksek sesle vızıldarlar(bir kovana yaklaşırsanız, ses tonundaki değişimi fark edersiniz.); 'tehlike geçti' işaretini verip, kovanı yatıştırana kadar saniyede 500 vuruşluk bir dizi gerçekleştirirler.



  Son zamanlara kadar başlıca teori, yanlarında bulunan 14 ('solunum deliği' denen) nefes alma deliğini (aynen bir trompetçinin enstrümanının sesini dudaklarıyla kontrol etmesi gibi) ses çıkarmak için kullandıklarıydı.

 California Üniversitesi'ndeki böcekbilimciler bu delikleri dikkatlice kapatarak, bu teorinin yanlış olduğunu ispatladı. Delikler kapatıldıktan sonra da arılar hâlâ vızıldıyordu.

 En son hipotez ise vızıldamanın kısmen kanatlardaki titreşimden kaynaklandığı ve göğsün bu sesi biraz güçlendirdiği yönünde. Bir arının kanadını koparmak sesin şiddeti ve yoğunluğunu değiştirse de vızıldamasını durdurmaz. 


    



  Hindistan dünyada en çok büyükbaş hayvana sahip ülkedir ama bu kaynaktan yararlanılamamaktadır. Hinduculuğun başlangıcından beri inek Hindistan'da en kutsal hayvan olarak görülür. İstemeyerek de olsa ineğin öldürülmesi büyük bir günah sayılır.

      Hindistan'da sokaklarda sıcaktan bunalmış, iyice hantallaşmış, bir deri bir kemik kalmış ineklere rastlanması gayet doğaldır. İnekler cadde ve sokaklarda diledikleri gibi dolaşır, yaya kaldırımları üzerinde güneşlenir,tapınaklara girer, pazar yerlerini pislerler ; kimse onlara ilişemez, hatta saygıyla selamlarlar.

    Toplumun bir kesimi açlık sınırındayken, ineklere gösterilen bu ayrıcalık dışarıdan gelenlere anlamsız gelebilir ama bunun ardında sadece dinsel inançlar değil, hayati gıda maddelerini koruma içgüdüsü de vardır.

   İneğin önemi, beş ürünü, yani süt, peynir, tereyağı, dışkı ve idrarını insanlığın yararına sunmasıydı. Dışkı tezek gibi yakacak olarak, idrar ise tedavi amaçlı kullanılıyordu. Bu mükemmel hayvanı kesip, bir kerede etini yemektense, ürünlerinden daha uzun sürede ve pek çok insan tarafından faydalanılabilirdi. İneği temsil eden bir Tanrı da olmadığından, ineğin bizzat kendisine saygı gösteriliyordu. İneği kesmek Tanrı'yı öldürmekle eşitti.

  Bugünkü Hindistan nüfusunun çoğunluğu Hindu'dur. Hinduculuk belirli bir kurucusu olmayan, 'Veda' isimli ilaheler ve şiirleri esas alan, çeşitli ırktan ve kültürlerden insanların dinsel inanç ve uygulamalarını içinde eriten, çok tanrılı, karmaşık ama sürekliliği olan bir dindir.

  Başlangıcı milattan önce 1500 yıllarına kadar uzanan Hindu dininde birçok Tanrı'ya tapılır ama en üstteki ilahi güç 'Bragman'dır. Brahman'a ulaşmak çok zor, ancak rahiplerin yapabilecekleri bir iş olduğundan, sıradan insanların tapabilecekleri ikincil Tanrılar da vardır.

Bütün canlıların ruhları olduğuna inanan Hindular, ölümden sonra tekrar dünyaya gelineceğine, bir önceki hayatını uygunsuz biçimde geçiren bir ruhun, hayvan vücudu içinde yeniden doğabileceğine inanırlar. Birçoğu bu nedenle sadece bitkisel besinlerle beslenirler. Bütün hayvanlara büyük saygı gösterirler.

  Tarih boyunca, gerek 'kast' denilen keskin sınıfsal yapısı içinde, gerekse geniş alana yayılmış nüfus içinde ineklere davranış biçimi çeşitli farklılıklar göstermiştir. Bir aralar inekler Tanrılara kurban bile edilmişlerdir. Ancak Hint yarımadasında doğup, bütün Asya'ya yayılmasına rağmen, Hindistan'da pek gelişemeyen Budacılığın etkisiyle hayvanları kurban etmenin vahşice olduğu fikri önem kazanmıştır. Tüm hayvanların öldürülmesi bu sefer yasaklanmıştır !

 Bu zamanlarda tüm canlılara gösterilen saygı o hale gelmiştir ki ; meyve kurtlan bile meyveler yenilmeden önce çıkarılıp, azat edilir olmuşlardı. Tüm bölgeye yayılmış olan bu vejetaryenlik sonraları yine gevşedi, keçi ve balık yenilmeye başlandı ama inek ayrıcalıklı yerini her zaman korudu.

 1857'de bölgedeki İngilizler tüfeklerinin namlularını bir yağ ile siliyorlardı. Buna Hindulardan büyük tepki geldi. Kullanılan yağın ineklerden elde edildiğini sanıyorlardı. İngilizler bunun domuz yağı olduğunu açıklayınca, tepki bu sefer de Müslümanlardan geldi. İki toplum ilk defa birlikte aynı şeye tepki göstermişlerdi.





Köpekbalıkları ömürleri boyunca yüzmek zorundadırlar, çünkü dururlarsa batarlar..



Sineklerin tam 9 kalbi vardır Gözlerinde ise 8000 mercek bulunur Ve saniyede 100 görüntü algılayabilir!

Böyle yapıcaksın asıl fotoğraf makinalarını :)


Ender görülen bir güzellik...Pembe yunus. Dünyada sadece 14 tane olduğu tahmin ediliyor.


Bir tarantuna 2.5 yıl bir şey yemeden yaşayabilir. !


Sincaplar annesi babası olmayan yavruları evlatlık edinirler ve onlara bakarlar..


Mavi güvercin !



Dünyanın en hızlı hayvanını çita sanıyorsunuz ama dünya üzerindeki en hızlı hayvan Peregrine Şahini. Bu roket kuş saatte tam 389 km hız yapıyor!




2005'te bir bilimadamı maymunlara para kullanmayı öğretmiştir.Kısa zaman sonra maymunlar kadın ticaretine başlamıştır.





Balona İğne Batırdığımızda Patlar,Ama Balon Balığına İğne Batırılınca Balon Balığı Şişmeye Başlar. !!!


Kuğular hayatları boyunca sadece tek bir kuğuyu severler ve eşleri öldüğünde kendileri de kalp kırıklığından ölür .


not : Bizim insanlarda biraz örnek almalı :)


Sivas KangalıKangalTürkiye kökenli bir çoban ve bekçi köpeği ırkı. Adını Sivas'ın Kangal ilçesinden alır. Henüz FCIAKC ve TKC gibi dünyadaki büyük köpek kulüpleri ve federasyonları tarafından tanınmamaktadır ancak Türkiye'deki otoritelerce dünyada safkan bir köpek ırkı olarak tanınması için çalışmalar yapılmaktadır.



Cennet kuşu




Deri sırtlı deniz kaplumbağası (Dermochelys coriacea), 2 metreye ulaşabilen boyu ve 600 kilograma varabilen ağırlığıyla, yaşayan en büyükkaplumbağadır. Tüm tropikal ve tropik altı okyanuslarda bulunan deri sırtlı deniz kaplumbağası, Dermochelys cinsi veDermochelyidae familyası içinde varlığını sürdüren tek türdür.
Deri sırtlılar, yalnızca büyüklükleriyle değil, kabuklarının temelde bağ dokudan oluşması ve kendi boyutlarındaki bir sürüngenden beklenebilecek olanın üç katı kadar metabolizma hızına sahip olmaları gibi eşsiz özellikleriyle de diğer deniz kaplumbağalarından ayrılırlar.


Küçük Kedi Bay Peebles, bir kedi yavrusu gibi görünebilir, ama aslında 2 yaşındadır. Minik kedi boyutlarında, büyümede bir genetik kusuru olan bu güzellik Sadece 15,5 cm boyunda ve 4,9 cm uzunluğunda, halen Dünya Guinness Rekorlar Kitabında Dünyanın en küçük kedisi olarak kayıtlı bulunmaktadır.