Brokolinin vitamin değerini kaybetmemek için kısa süreli haşlamak ya da buharda pişirmek yeterli olacaktır.

 

 

Açıkta unutulup yumuşamaya başlayan bisküvileri bir fırın tepsisi içinde ısıtırsak eski tazeliklerini yeniden kazandırmış oluruz.

 

 

Bifteklerinizi yumuşatmak için önce sirke ve zeytinyağı ile iyice ovun, daha sonra su ve sirke karışımında 2 saat kadar bekletin.

 

 

SAHURDA NELERİ YEMELİYİZ , SUSAMAMAK İÇİN NELERİ YAPMALIYIZ ?

  • Sahurda tuzlu ve yağlı yiyeceklerden kaçının. 
  • Kızartmalardan uzak durunuz.
  • Sahuru zamana yayın. 15 dakikada sahur yapmayınız.
  • Sahur yemeği yerken aralara yayarak 1-2 litre su için.
  • Sahurda zeytin ( tuzsuz) tüketin.
  • Sahurda salatalık ve karpuz gibi su oranı yüksek gıdalar tüketin.
  • Sahur yemeği bitiminde önceden bir çay bardağına sırf dem koyarak beklettiğiniz çayı içiniz.
  • Bunu yapamıyorsanız bol çay tüketmeye çalışın.

 



Bezelye : Bezelyeler ayıklandıktan sonra pişirilmezse kuruyup sertleşir. Bu durumda bezelyeleri bir gün soğuk su içinde bekletmek gerekir. Bezelyenizin daha lezzetli ve yumuşak olması için tuzunu en son ekleyin. Pişmeye başladıktan sonra içine iki tane kesme şeker atarsanız çok daha güzel bir sonuç elde edersiniz. 
Tereyağını ölçmeden önce kaşığı ya da fincanı sıcak suya daldırın , tereyağı yapışmadan çabucak kayacaktır .


 

KURBAN ETİ NASIL SAKLANMALI?

Buzdolabında veya dondurucuda saklanması planlanan etlerin, kıyma, kuşbaşı gibi küçük parçalara ayrılıp, tek pişirimlik miktarlara bölünüp, buzdolabı poşetlerine konulması, hem sağlık hem de kullanım kolaylığı açısından doğrudur. Buzdolabında 1 - 2 gün, buzlukta eksi iki derecede 1 - 2 hafta, derin dondurucuda ise -18 santigrat derecede 3 ay saklanabilmektedir.


ETİ HANGİ KOŞULLARDA, NASIL PİŞİRMELİYİZ?

Pişirmek için buzluktan çıkartılan etler, yine buzdolabının alt raflarına indirilerek çözdürülmeli. Çözdürülen et hemen pişirilmeli, tekrar dondurulmamalıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer kural, et hazırlamada kullanılan kesme tahtalarında çiğ sebze ve meyvelerin doğrama işleminin yapılmamasıdır.
Eti sağlıklı tüketmek için pişirme yöntemi olarak; haşlama, fırınlama ve ızgara gibi yöntemler tercih edilmeli. Kızartma ve kavurma kaçınılması gereken pişirme yöntemleridir.

Et, C ve E vitaminini içermediğinden sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında C vitamininden zengin sebze veya salata tüketilmesi oldukça önemlidir. 

Eti mangalda pişirmek istiyorsanız; kömürleşecek şekilde kızartılmaması gerekir. Kömürleşen etler her zaman kanser riski taşır. Ayrıca etin ateşe yakın olması B1, B12, folik asit gibi vitaminlerin kaybına yol açmaktadır.

Sebze ya da baklagil yemeklerini etle pişirmek istiyorsanız yağ ilave edilmemelidir. Özellikle katı yağlar, et yemeklerinde kullanılmamalıdır. Etin kendi yağıyla pişmesi sağlanmalıdır.
 Kurban Bayramı'nın geleneksel yemeği haline gelen kavurmanın içine tereyağı veya kuyruk/iç yağı eklemeden, kendi suyunda, kısık ateşte pişirme yapılmalıdır.


Kavurma ve kırmızı et öğle öğününde tüketilmeli, akşam öğününde ise sebze, kuru baklagil gibi posa içeriği yüksek yemekler tercih edilmelidir.


KİMLER KURBAN BAYARMI'NDA DAHA DİKKATLİ ET TÜKETMELİ?

Kolesterol ve kalp damar hastalıkları olan kişiler Kurban Bayramı'nda et tüketimi konusunda daha dikkatli olmalılar. Sakatatların doymuş yağ ve kolesterol içeriği yüksektir. Bu nedenle özellikle kolesterol hastalarıyla kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler sakatat tüketiminden kaçınmalıdır. Ayrıca yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içerikleri yüksektir. Görünür yağlar ayrılsa bile kırmızı etin ortalama yağ içeriği yüzde 20'dir.
Bayram günü kesilen kurbanın eti, bekletilmeden birkaç saat içinde pişirilerek tüketilir. Oysa yeni kesilmiş etlerdeki sertlik hem pişirmede hem de sindirimde zorluk yaratır. Bunun sonucunda midede şişkinlik, hazımsızlık gibi sıkıntılar ortaya çıkar. Bu rahatsızlıkların yaşanmaması için özellikle mide rahatsızlıkları çeken kişilerin, eti 24 saat beklettikten sonra tüketmeliler.



RAHATSIZLANMAMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

  • -Güne hafif bir kahvaltıyla başlayın.

  • - Tek yanlı beslenmekten kaçının. Et, sebze, süt ve tahıl grubu yiyeceklerden hepsinden ölçülü tüketin.

  • - Bol bol su için ve sıvı tüketin. Sıvı gereksinmenizi su, taze meyve suyu, ayran gibi sağlıklı içeceklerle karşılayın.

  • - Ziyarete gittiğiniz her evde tatlı yememeye dikkat edin. Bazı ziyaretlerde sadece içecek ikramını kabul edin veya tatlıyı çok küçük porsiyonlarda tüketin. 


  • - Gün içinde çok yediyseniz akşam sadece yoğurt ve meyve tüketin, bu öğününüzü hafif geçirin.

  • - Mutlaka yürüyüş yapın. Bayram ziyaretlerinizi, mesafeler yakınsa yürüyerek yapın. Her gün 30 - 60 dakika tempolu yürüyerek hem bağırsak hareketlerinizi düzenler hem de yavaşlayan metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz. Ayrıca fazla kalori aldığınızda da yakmak için fırsat yaratmış olursunuz.


  • - Cezbeden ikramlarla baştan çıkmamak için bayram ziyaretlerine veya gezmeye aç gitmeyin.


  • - Bayramda bilinçsizce çikolata ve tatlı tüketimi mide yanması, bağırsak bozuklukları gibi şikayetlere neden olabilir. Bir öğünde almanız gereken kaloriden fazlasını almış olabilirsiniz, bir sonraki öğünü sadeleştirerek günlük enerji alımınızı dengeleyin.

  • -Bayram sonunda sağlıklı beslenme alışkanlıklarınıza dönün, '3 günde 3 kilo verdiren' tehlikeli diyetlerden uzak durun. Metabolizmanızı daha da yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz!

  • - Porsiyonlarımızı ayarlamanın kolay yolu, tatlı veya yemekte kullanılan kaseleri, pasta ve yemek tabaklarını küçük boy tercih etmektir.
   Bamya : Bamya pişirirken genelde salyalı bir görüntü ortaya çıkar. Bunun olmaması için bir limonu ikiye bölün ve kabuğu ile birlikte tencerenin içine atın. Bamyanız hem daha lezzetli hem de salyasız olacaktır.




  •  100 gr. bamyada günlük magnezyum ihtiyacımızın üçte birini karşılayacak ve günlük demir ihtiyacımızın hepsini sağlayacak seviyede zengin minerel vardır.

  Beşamel Sosu : Bu tarz sütlü soslarda , tuz sütü keser. O yüzden kıvamı bulduktan sonra tuzu eklerseniz daha lezzetli bir sonuç elde edebilirsiniz.



BEĞENDİYSENİZ YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN :)


   Bayat ekmekler :  Bayat ekmeklerinizi ince ince ufalayarak (robottan geçirerek) galeta unu haline getirebilir ve dondurucuya atarak gerektiği zaman kullanabilirsiniz.




  •   Bayat ekmekler kare kare parçalar halinde kesildikten sonra fırınlanarak çorbalarda kullanılabilir.



     Baklagiller : Pişirmeden bir gece önce suda bekletmeyi unuttuğunuz bakliyatlarınızı soğuk suya koyun ve kaynatın, kaynadıktan sonra 5 dakika kısık ateşte bekletin. Daha sonra tencerenizi ateşten alın ve ağzı kapalı bir şekilde 1 saat bekletin. Böylece bakliyatlarınız bir gün önceden suda bekletilmiş gibi pişirmeye hazır olacaktır. 


  


 Tuz buzu eritir; çünkü kristal halindeki buz, tuzun erimiş olarak bulunduğu ince bir su tabakası ile çevrilidir. Ve suyun içinde eritilen herhangi bir madde, suyun sıfır olan donma noktasını düşürür. Sıcaklık düştükçe, sıvının içindeki moleküllerin hareketi yavaşlar ve birbirine yaklaşır. Giderek moleküllerin hareketi o kadar yavaşlar ki aralarındaki kuvvet hareketlerinin yarattığı enerjiyi yok eder. Sonuçta hareketsiz hale gelip katılaşır.



  Bu olay donma noktasında oluşur ve su, buz haline gelir. Suya tuz katılınca, su moleküllerinin düzeni bozulur. Lowa State Üniversitesi'nden kimya profesörü Edward Yeung bu olguyu şöyle açıklıyor : '' Su moleküllerinin arasındaki kuvvet tuz nedeni ile bozulur. Bu da suyun katılaşmasını engeller. Kısaca tuz, su moleküllerinin bir araya gelip buz oluşturma sürecini kırar.'' Tuz ve su karışımının donma nedeni ile sıcaklık donma noktasının altına indiği zaman yerleşim bölgelerindeki yollara sodyum klorür dökülür. Sıcaklık -6 derece altına indiği zaman kalsiyum klorür kullanılır. Kalsiyum klorür su ile karıştığı zaman , donma noktasını sodyum klorürden daha fazla düşürür. Dolayısı ile aşırı soğuklarda kalsiyum klorür kullanılır. ABD'de yılda on milyon ton tuz bu amaçla kullanılır. Kaymayı önlemek için yollara tuz dökülmeden önce kum ile karıştırılır.


Balık : Gözleri parlak ve canlı, solungaçları pembe veya kırmızı olan balık tazedir.



  Balığı temizlemeye başlamadan önce sirke serpmeniz yüzgeçlerinin daha kolay temizlenmesini sağlayacaktır. Balık temizlenip yıkadıktan sonra iyice kurulanmalıdır. Böylece balık, un ve yumurtaya daha iyi bulanacaktır. 


  Kızartmadan önce sütün içine batırılıp unlanan balık çıtır çıtır kızaracaktır. Balığın yeterince pişip pişmediğini anlamak için kılçığın etten kolay ayrılıp ayrılmadığına bakın, eğer kılçık kolayca ayrılıyorsa balık tam kıvamında pişmiş demektir. 




  •   Balık Izgara : Yıkadıktan sonra iyice kurutulan balığın üzerine zeytinyağı sürülüp birkaç dakika beklettikten sonra kızgın ızgaraya konduğunda istediğiniz lezzeti yakalamış olacaksınız.


  • Balık Elinizden Kayıyor ve Kokusu Çıkmıyorsa : Balığı hazırlamaya başlamadan önce ellerinizi su ile nemlendirin ve tuz bulayın böylece balığı hazırlarken elinizden kaymayacak ve kokusu daha kolay çıkacaktır.



NOT: İşinize yaradıysa yorum yapmaktan çekinmeyin arkadaşlar :)
Badem :  Bademlerinizi toz şekere bulayarak tencerede kızartınız. Çok lezzetli ve gevrek bademler elde edeceksiniz.



Bal : Saf olup olmadığını anlamak için bir kaşık balı soğuk suda ezin. Eğer su beyazlaşıyorsa, içinde nişasta yada un var demektir. Bal kavanozunu serin ve ışık almayan bir yerde ağzı açık olmayacak şekilde saklarsanız. hem balınız bozulmaz hem de besin değerlerinde bir eksilme görülmez.


Deneyen varsa yorum olarak sonuçlarını yazabilir :)


   

Reçel: Öncelikle meyveleri bol suda yıkadıktan sonra iyice durulamalısınız. Reçeliniz kaynarken tahta kaşıkla karıştırın ve reçeller için en önemli sorun olan şekerlenmeyi önlemek için limon tuzu yerine limon suyu kullanın. Reçelinizi kavanozlara aldığınızda iyice soğumadan ve üzerindeki hava kabarcıklarını kâğıt havlu yardımı ile almadan kesinlikle ağızlarını kapatmayınız. Reçellerinizi serin ve ışık görmeyen bir yerde sakladığınızda hem kullanım ömrü uzayacak hem de daha sağlıklı olacaktır.


   Reçeliniz şekerlendiyse biraz su koyarak tekrar kaynatabilirsiniz. Şekerlenmiş bir reçeli kabıyla birlikte sıcak suyun içine koyarak da şekerlenmeyi giderebilirsiniz. Eğer şekerlenme çok ise bir kilo reçele bir çay bardağı su ve bir çorba kaşığı alkol ekleyip bir taşım kaynatmanız yeterli olacaktır.

  •     AYVA REÇELİ :  Ayvaları önceden pişirdiğiniz takdirde suyu pelte gibi ve ayvaları da yumuşacık olacaktır. Şekerini ayvalar  yumuşadıktan sonra ekleyin ve kısık ateşte iki saat pişirin.


  • Reçel veya marmelat tarzı yiyecekleri pişirirken tencerenin üzerinde beliren köpük, limon suyunu ekledikten sonra bir defa da ve hafifçe alınmalıdır. 
       NOT: Sık sık köpük alınmamalıdır.




BEĞENDİYSENİZ YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN 


  • Sofraların düzenli ve temiz bir biçimde hazırlanması için yemek takımlarının iyi cins porselenlerden olması çok önemli değildir. 
  • Günlük sofralarınız için porselen ya da seramik tabaklarla, kullanışlı temiz bir örtü veya servisler yeterlidir. Örtü ve tabakların renk uyumu içerisinde olması görüntü bütünlüğünü tamamlar.






  • Tabak , çatal ve bardağı yerleştirme biçimi , sunulacak yemeklerin çeşidine göre farklılık gösterebilir.
  


  •  Yemek tabağının üstüne çorba kâsesi konur, tabağın üst kısmına çorba ve tatlı kaşığı enine olarak yerleştirilir. Bardak sağ tarafta ve bıçağın tam ucunda durmalıdır. Peçete tabağın üst kısmına konabilir.



  • Ziyafet verilen sofralarda daha çok yemek çeşidi olacağından daha fazla malzemeye ihtiyaç vardır. Büyük bir tabak yemek boyunca sofrada boş olarak kalmalıdır. Tatlı servisi başladığında bu tabak kaldırılır. Her yemek için verilen diğer tabaklar bu tabağın üzerine konulur. Çatal, kaşık, bıçak ve bardak gibi yardımcı malzemeler yemek başlamadan önce sofraya konulmalıdır. Tabağın sağ tarafına bıçaklar, sol tarafına ise çatallar dizilir. Tabağın üst kısmına çorba, tatlı ve meyve için gerekli olan çatal,kaşık ve bıçaklar konulur. Bütün bu malzemeler kullanılış sırasına göre dıştan içe doğru dizilmelidir.


NOT: Renkli mum, taş vb. aksesuarlar ile çiçekler sofranıza hoş bir görüntü katacaktır.


ÖRNEK MASA RESİMLERİ








    







Yazımızı beğendiyseniz sizlerin yorumlarınıda bekliyorum 








































  

Çaysız bir dünya nasıl olurdu acaba ? Çay keşfedilmeseydi; çaydanlık, çay fincanı, kaşığı, iş yerlerinde çay paydosu, şehirler arası otobüslerde çay molası olamazdı. Şükür ki çay M.Ö. 2737 yılında büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından tesadüfen de olsa keşfedildi.

  Shen Nung bir gün bahçede ağzı açık bir kapta su kaynatırken, çalılıklardan birkaç yaprak kaynanan suyun içine düştü. Nung yaprakları suyun içinden toplayamadan yapraklar suda kaynamaya, hoş bir koku etrafa yayılmaya başladı. İmparator merak edip suyun tadına bakınca, çay keşfedilmiş oldu.



  İmparatorun kendi keşfi hakkındaki düşüncesi çayın susuzluğu bastırdığı, harareti giderdiği ve uykuya olan isteği azalttığı şeklindeydi. Çay ismi de Çindeki 'ça'dan geliyor.Benzer şekilde çaya Ruslar 'chay', Araplar 'shaye', Japonlar 'cha' diyorlar.

 Çay bugün dünyada sudan sonra en çok içilen içecektir. Avrupa'ya gelişi 1610 yılını buldu, başlangıçta da ilaç muamelesi gördü. Hâlbuki o yıllarda çay, Orta Asya'da o kadar değerliydi ki çay balyaları ticarette para yerine geçebiliyordu.

 Çayın Avrupa'ya geldiği ilk yıllarda tüccarlar satışını ateş düşürücü, mide ağrısı giderici, romatizmayı önleyici bir ilaçmış gibi yaparlarken, doktorlar biraz daha ileri giderek çaydan yapılan iksirin tüm hastalıklara karşı direnç kazandırıldığını ve yaşlanmayı geciktirdiğini ileri sürüyorlardı.

 Zamanla bu sefer de çayın aleyhine görüşler yayılmaya başladı. Fransız fizikçiler çayı asrın en münasebetsiz yeniliği diye nitelendirirlerken, bir Alman doktor da 40 yaşından sonra çay içenlerin ölüme daha yakın olacaklarını iddia ediyordu.

 İngiltere'de ise çay içmek alışkanlık haline gelince, kadın dergileri ev kadınlarının çay yüzünden ev işlerine soğuk bakmaya başladıklarını, ekonomistler ise çalışmaya harcanacak zamanınçay içmekle tüketildiğini ileri sürdüler. Ancak bunların hiçbiri çayın dünyanın en favori içeceği olmasını önleyemedi. Miktar tam olarak bilinemiyor ama dünyada senede 2 milyon ton civarında çay tüketildiği tahmin ediliyor.

 Günümüzde çayın yaygınlaşmasına en çok etki eden faktör poşet çayıdır. Her ne kadar icadının tam farkına varmasa da poşet çayın mucidi Thomas Sullivan'dır. Kahve ve çay ticareti ile uğraşan Sullivan, müşterilerine sık sık çay örneklerini gösteriyordu. Başlangıçta bu iş için teneke kutuları kullanırken, sonradan elde dikilmiş ipek torbaların bu iş için daha pratik ve ucuz olacaklarını düşündü.

  Çok geçmeden siparişler başladı ama şaşırtıcı olan esas malı değil, torba içindeki örnek çayları sipariş etmeleriydi. Müşteriler torbaların çayın kaynamasını kolaylaştırdıklarını keşfetmişlerdi. Çayın torba(poşet) içinde satımı o kadar geliştirildi ki; Batı ülkelerinde tüketim oranı, toplam çay tüketiminin yarısına ulaştı.






Yumuşayan elmalarınızı yeniden sertleştirmek için, su dolu bir kabın içine biraz limon suyu ekleyin ve elmaları içine koyarak buzdolabında bir gün bekletin; işe yaradığını göreceksiniz. 


-Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar.





Osmanlı zamanında eve misafir
geldiğinde kahveyle birlikte su da getirilirmiş.
Misafir toksa kahveyi, açsa suyu alırmış.
Tabii ozamn hemen sofra
kurulurmuş.
Böylece çok ince bir nezaketle misafirin aç mı yoksa tok mu olduğu anlaşılırmış.